TANIDIK BİR HİKÂYE

TANIDIK BİR HİKÂYE

TANIDIK BİR HİKÂYE (NEŞAT SAMAT) Ben sizi bir yerlerden tanıyor olmalıyım.

TANIDIK BİR HİKÂYE

(NEŞAT SAMAT)

 

Ben sizi bir yerlerden tanıyor olmalıyım. Hikâyeniz bana yabancı gelmiyor. Bir zaman bir yerlerde karşılaşmış olamayız. Bu şimdilik mümkün görünmüyor. Çünkü ben hikâyenizi çok sonraları öğrendim. Öğrendiğimde de sizi sevdim. Evet, yanlış duymadınız sizi sevdim.

 

Hikâyenizi bana o kadar kolay anlattılar ki bir acının bu kadar kolay dile gelişine bir anlam veremedim. Aradan uzun yıllar geçti diye mi bu kadar kolay anlatılabilir bir hikâyede karşıma çıktınız? Meğer ben uzun yıllardır bu hikâyeye sürgünmüşüm. Bunu uzun yıllar sonra anladım. Anladığımda iş işten geçmişti. Şimdi bile düşündüğümde bu acıyı dile getirmek benim için ne kadar zor bilemezsiniz. Hiç düşündünüz mü? Acıyı çekmek mi zor yoksa dile getirmek mi? Benim tercihim ömrümce dile getirmek oldu. Acı, acıdır. İşte bu kadar. Ama dile gelişi ağıttır. İşte bu, daha acıdır. Yıllar geçse de kapanmayan yaraların bir başlangıcıdır. Bu yüzden acılar dile gelmemeli. Ben buna inanırım.

 

Senin hikâyen beni çağırıyor. Duyuyor musun? Uzun yıllar bu çağrıya kulak tıkadım. Ancak bu da bir yere kadardı. Sahi kaç yıl oldu? Saymadım, sayamadım. Saymaya cesaretim mi yoktu? Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Galiba ben seni özledim. Bunu bir itiraf olarak görebilirsin. Bir şeyleri itiraf etmenin vakti geldi de geçiyor bile. Geçsin deme. Yaşanılan hayat, kitaplarda yazıldığı gibi okunmuyor ve ben okuma yazma bilmek istemiyorum. İsteyip istemediğimi sormadılar zaten bana. Sorsalar da bir şeylerin değişebileceğine inanmıyordum. Oysa ben ömrümce inanmaya adanmış bir ömür yaşadım.

 

Senin hikâyeni dinlediğimde onu gönlümden gayrı bir yere not etmedim. Bir beyaz kâğıda ya da bir ses kayıt cihazına kaydedebilirdim. Bu imkânım vardı. Ama cesaretim yoktu. Hikâyeni bir zaman sonra birilerine anlatma cesareti gösterdim. Duyduklarında şaşırdılar. Ama şimdi sorsam hatırlamazlar. Acının da bir zamanı var. Çekilir. Bu acı için çok açıklayıcı bir kelimedir. Ben de zaman zaman bu acıyı unutmak istedim. İnsan, istediğini istediği zaman unutabilmeli. Neden bu mümkün olmuyor? Hiç düşündünüz mü? Hatırlamak elinizde ama unutmak değil. Hatırladınız mı?

 

Bir hastane köşesi. Umutlar, hayaller? Kaç gün kalmıştın orada? Şimdi hayal meyal görüntüler. Bir hastane köşesinde kaç gün sürer hayaller? Kadere sığınmaktan başka kurtuluşun yoktu. Yaklaşıyordu ve sen neyin yaklaştığını çok iyi biliyordun. Ama cesaret edip dile getiremiyordun. Kaldığın odanın yabancısı değildin. Bu yaşadığın acıyı bir nebze olsun hafifletiyordu. Ya da öyle olması gerektiğini umut ediyordun. O zamanlar bazı şeylerin bazı şeyler karşısında çok önemi yoktu. Bunu da ömrün boyunca anlamadın. Daha doğrusu buna anlam veremedin. Bazı şeylerin önemli olup olmadığına karar veren çoğu zaman biz olmayız. Birileri bu önemlidir der ve o önemli olur. Şimdi bunun önemini anlaman bir şey fark ettirmeyecek. Yaşanılanlar yaşandı ve bitti.

 

Kocan, senden sonra tekrar evlendi. Çocukları oldu. Çocukları beni biliyor mu, diye sorma?  Bilmiyorum. Bilsem de üzüleceğini bildiğimden bilmiyorum derim. Bunu da yalandan saymam. Bu hikâye burada ağıt olmadan acı olarak kalsın.